BascatLes temps sont mauvais, attention à vos fesses sepsepet

0 Berlin’de positive eating: cha cha…

sepsepet to Travelcattttt @ 15:03  

Bugün sansim saglikli yemekten acilmisken böyle devam edeyim dedim…
Berlin La Fayette’in hemen dibindeki Cha cha’ya girdik..
Burasi minmalist konsept uygulayan bir thai restorani. Sanirim yakinda Istanbul’a da acarlar..
Yemegi yerken arka planda calan world music etkisiyle detoks oluyorsunuz: positive eating bu olsa gerek.. 🙂
Adam basi 15 Euro..

20110521-150229.jpg

20110521-150250.jpg

20110521-150303.jpg

20110521-150319.jpg

Click here for English......

0 Berlin’de dinamik reklamlar…

sepsepet to Travelcattttt @ 11:41  

Gezerken dev bir dijital billboard dikkatimi cekti.
Konsept cok basit..
Billboardin altinda resminizi cektiriyorsunuz…
Resminizi reklama aninda entegre ediyorlar..
Sonra 15 dakikaligina meshur oluyorsunuz… Warhol’un ruhuna el fatiha… 🙂

20110521-114131.jpg

20110521-114206.jpg

Click here for English......

0 Kahvalti icme modasi…

sepsepet to Travelcattttt @ 11:16  

Berlin’de Ku’damm Caddesi’nde kahvalti edecek yer ararken Chiquita Fruit Bar’a rastladim..
Adamlar taze meyvalardan Smoothie mixliyorlar…
Mükemmel bir lezzet, gidecek olanlara öneririm..
Ve kahvaltinin yerini gercekten de tuttu: büyük bardak 4,90 Euro.. 🙂

20110521-111553.jpg

Click here for English......

Bu yazinin hic bir amaci olmayacak..

Sadece yazacagim.. Yazamadigimi düsünenlere nispet yaparcasina yazacagim.. Okumayanlarin inadina yazacagim..

Insan niye yazar? Yazdikca yazmak istedigim icin yaziyorum ben..

Bir yandan yazdiklarim deliler gibi okunsun istiyorum.. Öte yandan kimse beni bilmesin, tanimasin istiyorum..

Anonim olarak sahneye cikmayi istiyorum..

Siyah arka plan önünde, üzerimde siyah kadife elbiselerle show yapmak ve deliler gibi alkislanmak istiyorum…

Nasil olacaksa?!

Bir dostum bana bir gün dedi ki: “Elbette okuyucun olmaz, nasil olsun, sen böyle daldan dala atladikca?”

“Sen,” dedi, “yazdiklarini sen yazdigin icin okusunlar istiyorsun.”

Dogru!

Beni, bunlari yazan ben oldugum icin okuyun!

Yani ben baskalarini yazacaksam, ne anlami kaldi yazmanin.. Insan kendini ortaya koymak icin yazar..

Insan kendini asabilmek icin, kendini bulabilmek icin yazar..

Yazmak sevismeye benziyor..

Mesela ben cok bencil bir sevgiliyim… Seksi kendim icin yasiyorum cogu zaman, karsimdaki icin degil..

Karsimdaki de bunu böyle yasadigi sürece cok pozitif bir elektrik doguyor..

Ya da en azindan ben bunu böyle hissediyorum.. Belki de sevgilimle bu tür teorik tartismalara girmeliyiz daha sikca..

Ama bende seytan tüyü var sanirim..  Bu bencilligim beni karizmatik yapiyor..

Dünyayi siklemiyormusum havasi yaratiyor.. Coolum cool.. Ne desem bir havali oluyor..

Hepsi bencilligimden..

Beni sevin lütfen.. Bana hayran olun..

Ve lütfen benim kim oldugumu deliler gibi merak edin, ama asla ögrenemeyin..

Herkes benden bahsetsin.. Ve ben bu tartismalarin dinleyicisi olayim..

Egom kabarsin, kabarsin, kabarsin… Tsunami olayim, alemi yutayim..

Egom tsunami misali kabardi bu gece, alemi yutmak istiyorum..

Egom tsunami misali kabardi bu gece, alemi yutmak istiyorum..

“Oooo-haaaaa!!!” mi diyorsunuz? Daha ne istiyorsunuz?

Alin size bi de okkali bir itiraf, yazinin finalinde:

Bu gece sevgilim bana beni sevdigini söyledi..

Cevap: “Ben de kendimi seviyorum..” 🙂

Click here for English......

Almanlarin ünlü bi atasözü baslikta yazan… (Resmi koyabilmek icin biseyler yazmam gerekiyordu netekim!)

Aciklayamayacagim biseyler hissediyorum!

Aciklayamayacagim biseyler hissediyorum!

Click here for English......

Son günlerde hayatimda, aslina bakarsaniz is hayatimda kimi degisiklikler yasamaktayim…

Isimde terfi ettim..

Patronum su siralar bana kalpcikler yolluyor bakislariyla, her karsilasmamizda.. Ekibimin performans patlamasini her firsatta öne cikariyor…

Ekibimdekiler hayatlarindan cok memnun olduklarini söylüyorlar sagda solda…

Bense oldukca rahat sayilirim… Bir sekilde her sey yetisiyor, bir sekilde her sey yolunda devam ediyor…

Daha cok prematüre gelismeler bunlar..

Asil neticeleri seneye almis olacagiz, biliyorum…

Ama günü yasamak gerektigi icin esasinda, diyebilrim ki su anda her sey yolunda…

Belki bir okuyana faydasi olur diye son zamanlarda yaptigim cikarimlari bir özet geceyim dedim…

 

Sepetten yöneticilik deneyimleri: biraz otorite, cokca kooperasyon ve kesinlikle demokrasi!

Sepetten yöneticilik deneyimleri: biraz otorite, cokca kooperasyon ve kesinlikle demokrasi!

Deneyim 1: Senden önceki lider alani terketmeden, alani zaptetmeye kalkma!

Gereksiz stres yaratip oyuna 0-1 yenik baslamak istemiyorsan, senden önceki ekip sefine saygida kusur etmeyeceksin. Özellikle de isinden atilmissa.

Nedeni cok basit: insanlarin cogu yenilene gizli bir sempati duyarlar… Dolayisiyla yenilene centilmence davranmak, seyircilerin sempatisini kazanmani saglar..

Asla gereksiz yere pres yapmaya gerek yok.. Nasilsa 3 puan senin…

Maci 3-0 önde götürüyorsan, birak öyle bitsin..  Hem fuzuli sakatliklari da engellemis olursun…

 

Deneyim 2: Bu dünya verme-alma dünyasi, almak istiyorsan vermesini bileceksin!

Hele de senden öncekinin vermeyi basaramadigi bir seyi verebiliyorsan, yasadin!

Tabii ne vermen gerektigini tespit etmekle baslamak gerekiyor olaya..

Bunun da tek yöntemi var: karsindakileri mümkün mertebe konusturmak…

Hepimizin en büyük zaafi, herseyi bilebilecegimizi düsünmektir…

Oysa bir seyi bilebilmenin yolu gözlemlemekten ve bilgiyi toparlamaktan gecer…

Iyi bir dinleyici olmak sadece bilgiye ulasmanizi kolaylastirmakla kalmaz..

Ayni zamanda insanlarin size güven duymasini da saglar..

Sizin onlara deger verdiginizi görüp, onlar da size deger vermeye baslarlar..

Deger verdikce daha önemli bilgileri size aktarmaya baslarlar… Cogu zaman cözümler, insanlarin verdigi bu bilgilerde saklidir zaten..

Iyi bir dinleyici iseniz, insanlarin size sundugu cözümleri uygulamaya sokmak disinda birsey yapmaniza bile gerek kalmaz…

Eger siz bu bilgiler isiginda kismen bile olsa insanlarin derdine derman olmayi basarabilirseniz, o zaman yolun yarisini aldiniz demektir..

O asamadan sonra artik cok avantajlisinizdir.. Artik siz de istemeye baslayabilirsiniz…

 

Deneyim 3: Emretme, rica et.. Istegini söylerken karsindakinin de fikrini sor.. Belki senden daha iyi bir fikri vardir!

Bir yöneticinin sahip olabilecegi en ahmakca arzu, ekibindekilerinin bilgisinden daha üstün bir bilgiye sahip olmayi istemektir sanirim…

Ama nedense insanlar hep en iyi bilen olma sevdasindadir…

Tam tersine ekibinizin bilgi düzeyi ve detaylara hakimiyeti sizinkileri asiyorsa eger, asil o zaman yüksek performans gösterebilme yetisine sahip olan bir ekibiniz var demektir..

Sizin isiniz sadece koordinasyon ve kontrol olsun..

Siz sadece neticelere yogunlasip, bunlari nasil optimize edebileceginize kafa yorun. Birakin diger isleri ekibiniz halletsin..

Hem de sürekli “Acaba becerebildiler mi?” korkusunu da yasamamis olursunuz…

Caniniza minnet…

 

Deneyim 4: Kibar olun ama otoritenizden feragat etmeyin.. Kendinizle dalga gecebilmeyi de bilin…

Ama baskalarinin ne sizinle, ne de baskalariyla dalga gecmesine izin vermeyin!

Antiotoriter davranislar genelde insanlarin kendi seslerini duyurma cabasindan orataya cikar..

Eger asiri belirleyici olursaniz, insanlar ya siniyorlar, ya sizin basarisiz olmanizi bekliyorlar..

Eger ekibinizdekilere isleri kendi baslarina organize etme özgürlügü tanirsaniz, yaptiklari ise dört elle sarilacaklar ve sizin otoritenizi sorgulamayacaklardir…

 

Deneyim 5: Neticeleri ögrenmekte israrci olun! Yigidin hakkini fazlasiyla teslim edin!

Ekibinizdekilerin size feedback vermelerini bir kural haline getirmeniz cok önemli..

Neticelerden sizi korkusuzca haberdar edebilecekleri bir ortam saglayin…

O zaman kötü neticeleri de ögrenirsiniz…

Bir sey yürümüyorsa korkmadan fikir alisversinde bulunsunlar sizinle.. Suclu aramayin, sonuca yogunlasin…

Is oldugunda onlarin basarisini ön plana cikarin..

Överken araya asla elestiri karistirmayin…

Korkmayin, kimsenin götü kalkmiyor!

 

Deneyim 6: Kimsenin gazina gelmeyin!

Ne patronunuzun, ne de elemanlarinizin sizi gaza getirmesine izin vermeyin…

Gercegin hep aralarda bir yerde gizli oldugunu asla ama asla unutmayin!

 

Deneyim 7: Kimseye yaranmaya calismayin!

Adil ve dürüst olun yeter.. Hic bir tarafa tavizde bulunmayin… Prensipleriniz olsun, ama bunlari revize edin gerekirse.. Sabit fikre dönüsmesinler…

Sizin isiniz insanlarin severek efektif calisacaklari ve sirkete maximum kazanci saglayacaklari bir ortami yaratmak…

O zaman zaten hakkettiginiz saygiyi ve sevgiyi herkesten göreceksiniz, merak etmeyin!

 

Click here for English......

0 Madonna’nin yeni imajina bayildim…

sepsepet to Sepet @ 21:28 — Tags: , , ,  

Madonna su siralar Berlinale’de yeni filminin marketingi ile ugrasmakta…
Benim dikkatimi ceken iki sey oldu:
1. Madonna’nin yeni entel imaji…
2. Madonna’nin da yaslanmakta oldugu.. (Allahim sana sükürler olsun!) 🙂

Click here for English......

Ve aylarca sustuktan sonra nihayet bu son blog yazimla aradaki zaman acigini kapatiyorum.. Oh bee..

Buyrun efendim:

Istiklal Caddesi’nde Giritli Meyhanesi..

  • En yakin dostum bir yas daha moruklayacak diye kalktik birkac arkadas Giritli Meyhanesi’ne gittik..
  • Meyhane’nin alt kati DJ’li bir bar.. Üst kata cikiyorsunuz meyhane, en üst kata cikiyorsunuz, dumanalti.. Cok sevdim.. 🙂
  • O geceye mi mahsustu bilmiyorum ama mükemmel bir ekip var müzik yapan. Masadan masaya dolanip inanilmaz show yapiyorlar.. Mutlaka gidip görün.. Harikalar…
  • Mezeleri gayet güzel.. Tam olarak ne kadar tuttu bilmiyorum, cünkü hesabin tam olarak ne kadar geldigini anlayamadim o curcunada… Herkes biseyler atti ortaya…
  • Meyhane sonrasi asagidaki bara gidip dans ettik.. Hosuma gitti.. Gidin görün derim..

Asmalimescit’de Lux Bar…

  • Sanirim adi böyleydi.. Internetten girip arastirin yerini…
  • Cok güzel bir bari var, tuvaletlerinde iserken kendinizi seyredebiliyorsunuz, aynali her yer.. 🙂
  • Harika votka kokteylleri yapiyorlar.. Bisürü shot ikram ettiler sagolsunlar.. Herbiri ayri bir sanat eseriydi.. Bravo! 🙂
  • Ilerleyen saatlerde dolmaya da basladi.. Cok erken gitmemek gerek…

Roxy’de Dogumgünü ve de Burlesque show…

  • Valla girdik ama ön taraf tiklim tikis oldugu icin bisey göremedim..
  • Bir ara hatun soyunup memelerini salladi..
  • Sevgilime bakip disariya ciktim gülerek…
  • Bu olaylar bize olmuyo, biz dansöz erotizmine daha yatkiniz netekim.. 🙂
  • Öte yandan dogumgünü gecesi mükemmeldi Roxy’nin…

DotMars’da Punk Rock…

En son tiyatro seyredeli bir seneyi geciyor.. En son Türkiye’de tiyatro seyredeli ne kadar oldu, inanin hatirlamiyorum…
Oyun bitiyor diye alelacele gittik son gösterilerden birine..

“Tipik bir Türk ruh hali degil midir bu?!

Oyunun konusu tanitim özetinde böyle tanimlaniyor:

“Birey olmaya çalışan yeni nesil gençlik…
Çocuklarının tek ve benzersiz olmasını isteyen aileler…
Ergenlik ve iç sıkıntısı…”

Yani simdi bar-pavyon yorumu yapan bir Sepet olarak, tiyatro gibi daha üst bir kategoriye yorum getirmeye korkuyorum…

O yüzden hissettiklerimi yazmakla yetinecegim…

Tuğçe Altuğ'un gitarina Gonca Vuslateri eslik ediyor... Punk Rock siradan bir oyunun ötesinde...

Tuğçe Altuğ'un gitarina Gonca Vuslateri eslik ediyor... Punk Rock siradan bir oyunun ötesinde...

  • Oyuncular sanirim sizofrendi, cünkü oradakinin oyun oldugu hissine kapilmadim..
  • Bateriyi calan kisinin oyuncu oldugunu, davulcu olmadigini kesinlikle biliyorum – ve evet gercekten o caliyordu.. Demek ki o da sizofren – Lars gibi caldi!
  • Lilly cakmakla kolunu yaktiginda tüylerim dimdik oldu.. “Aabi mazo musun nesin.. Töööbe töööbe..”
  • Bir ara Bennet’e o kadar gicik kaptim ki William vurmasa sanirim ben sahneye cikip vuracaktim…
  • William hepsini vurdugunda gözlerim doldu. “Ne halt ettim lan ben!” diye kendime kizdim…
  • “Oysa o da aynen benim gibi sadece normal bir hayat istiyordu… “
  • Bence oyundaki siddetin ergenlikle alakasi yok, ya da Türk milleti ergen ölüyor
  • Allah’a sükür oyun oldugunu disariya cikip bir sigara yaktigimda idrak ettim..
  • “Kardesim sizin ne hakkiniz var böyle benim gibi saf vatandaslari travmatize etmeye..”

Sevgili Bascat okuru, titre ve kendine gel,

Bak memlekette sanat da yapilmakta halen! Bunlar gibiler de olmasa bu memlekette sanatin filan esamesi okunmayacak… Bütün heykeller kaldirim tasi olacak!

Gidip bu oyunlari seyret, destek ol!

(“Gerci salon full doluydu, yoksa ben mi seyretmemisim bi tek?!
Her neyse… Bu konuyu desmeyelim…”)

Bi dahaki oyununuz ne zaman?

Bilgiyi bloguma birileri yorum olarak biraksin lütfen…

Merci… 🙂

Click here for English......

Yilbasini Kuzey Kibris’da gecirmeye aile büyüklerimiz karar verdiginde, bize de sadece buna uymak kaldi…

Daha önce gitmeyi isteyip de bir türlü gidemedigim bir yerdi..

Genellikle kumari ile taninir…

Bunlar genel bilgiler… Simdi bir de benden dinleyin ve bir Kibris gezisinden nasil keyif alinir, ögrenin…

In the middle of nowhere, hersey serbest!

  • Kibris bilindigi gibi dünyanin önemli hic bir ülkesince resmen taninmiyor…
  • Bence Kibris’lilar da bunun nimetlerinden sonuna kadar faydalaniyorlar.
  • Havaalani, carsi, nereye giderseniz gidin dünyanin en pahali markalarinin cakmalarini hem de gayet iyi bir kalitede sudan ucuza alabiliyorsunuz.
  • Kopya DVD, oyun, ne isterseniz var. Hem de Istanbul’dan cok daha ucuza..
  • Kimse birsey diyemiyor.. Nasil desinler, davalik olabilecekleri bir devlet yok ki ortada.. 🙂
Kibris'da telif hakki diye bir kavram yok, cakma LV cantalar havaalaninda hellimlerle beraber satiliyor. :)

Kibris'da telif hakki diye bir kavram yok, cakma LV cantalar havaalaninda hellimlerle beraber satiliyor. 🙂

Kibris’da tarih de var, kültür de..

  • Bir firsatini bulup Girne’deki Eski Liman , Girne Kalesi’ni filan gezmelisiniz.
  • Yine Girne’nin tepesindeki Bellapais Manastırı’na da ugrayin.. Ulasim icin taksi kullanin.. Cok hesapli… Manzara ise benzersiz!
  • Firsatini bulursaniz günlük turlara da katilabilirsiniz.. Her otelde acenteler var…
Bellapais Manastiri mutlaka gidilip görüle, inanilmaz deniz manzarasinin tadina varila, cay icile, tost yene... :)

Bellapais Manastiri mutlaka gidilip görüle, inanilmaz deniz manzarasinin tadina varila, cay icile, tost yene... 🙂

Eglence hayati, yeme-icme ve diger seyler…

  • Kibris’lilar eglencelerine bayagi düskünler..
  • Yilbasina Niazi’s kebapcisinda girdik.. Yemekler oldukca iyi idi.. Fiyatlar da uygun – Istanbul’dan daha düsük!
  • Sokakta kimse size satasmiyor. Zaten sorduk ne hirsizlik oluyormus ne de terör varmis..
  • Sokakta dinci gerici tiplemelere rastlamaniz neredeyse imkansiz! Herkes son derece modern… Ne giyimine, ne yemene-icmene karisan var!
  • Üstelik herkes Türkce konusuyor! Yani modern bir Türkiye’de yasiyormus hissine kapiliyorsunuz…
  • Havasi da sicak.. Ohhh, bildiginiz cennet yani, kemiklerimiz isindi günesin altinda! 🙂
  • Gece cikmak isterseniz belli mekanlar var…
  • Tango to Buddha cakma Reina gibi… Beni yilbasi gecesi saat 3’de kot-tisörtle ve zilzurna ucar vaziyette sokmadiklari icin oradan nefret ettim. Neymis, rezervasyonumuz yokmus! Hastirin ordan, “beslemeler”! 🙂 (Sehir ayisiyim, Kasimpasa dayisiyimmm!)
Yeme-icme ve eglence asla kumarla sinirli degil Kibris'da... VE EVET: Hayat bunlarla keyif veriyor efendim!!!

Yeme-icme ve eglence asla kumarla sinirli degil Kibris'da... VE EVET: Hayat bunlarla keyif veriyor efendim!!!

Kibris’dan dönerken yaninizda getirmeniz gerekenler:

  • Cakma LV cüzdan, samsonite bavul
  • Tüm akrabalara yetecek kadar hellim peyniri
  • Kurukahveci’ye rakip Con Kahvesi
  • Sudan ucuz Duty Free icki ve sigaralari..
  • Haa, bir de ceviz macunu (recele macun diyorlar..) 🙂
Kizarmis ya da kizarmamis, hellim gercekten cok lezzetli bir peynir.. Mutlaka paket paket alin dönerken...

Kizarmis ya da kizarmamis, hellim gercekten cok lezzetli bir peynir.. Mutlaka paket paket alin dönerken...

Kumar ve ünlüler olayina da deginelim…

  • Kibris elbette kumarhaneleriyle meshur. Gidenlerin cogu oynamaya gidiyor… Önemlice bir kismi da ünlülerimiz.. Sonra kumar borcu yapip bedava showlarla borc ödüyorlar casinolara.. (Misal: Serdar Ortac – Cratos iliskisi) 🙂
  • Eger kumarhaneye eglenmek icin gidecekseniz size önerim, bir makinenin basina oturup azar azar oynayip bir yandan da limitsiz yiyip icip sigara otlanmanizdir. 🙂
  • Cünkü oynayanlara bunlarin hepsi bedava.. 20 TL’ye 5 tane votka elma bir paket de sigara icebiliyorsaniz, kar ettiniz demektir. 🙂
  • Hele de kankanizla yan yana makinalarda oynuyorsaniz cok eglenceli oluyor.. 🙂
  • Ama her kumarhane ayni degil, onlar da sinif sinif..
  • Mesela en pahalisi Cratos sanirim.. Pahali derken, bir oyunu baslatmak icin gerekli minimum para kriter aliniyor.. Daha yeni acildi.. Hatta Tarkan konser verdi.. Ben sevmedim Cratos’u, garip bir mimarisi var. Sanirim sark-garp karisimi yapacagiz derken, ortaya ashure mimarisi cikmis… 🙂
  • Rocks gibi daha orta sinif olanlari da var. Bunlar Dome üstü ve Cratos alti kategoriler… Biz gittigimizde Fatih Ürek poker masasinda oynuyordu Rocks’da..
  • Ama bence en komigi Dome Casino idi. Bildiginiz batakhane.. 🙂 Tam 60’lar Yesilcam kumarhanesi havasinda.. Dumandan göz gözü görmüyor.. Kavga filan cikiyor.. Ama benim ruhuma en cok orasi hitab etti… Üstelik de yukarida bahsettigim 20 TL hesabini en iyi orada uygulayabiliyorsunuz.. Tavsiye ederim, bir deneyin.. 🙂
  • Kesinlikle ama kesinlikle kumarda para kazanacaginizin hayalini kurmayin! Cok fena bozulursunuz.. 🙂
  • Las Vegas’dan sonra Kibris’da da Seda Sayan‘la yollarimiz kesismedi maalesef… Bizimki yerine onun ucagina bomba koydular yanlislikla sanirim.. 🙂
  • Havalanina indigimizde, Tarkan da Cratos’un limuzininde oturuyordu.. Annemin limuzinin camina burnunu dayayip “Ayy yaziik, kara kuru biseymis!” demesini asla unutmayacagim.. Kesin Tarkan kendisini limuzinin icinde akvaryum baligi misali hissetmis olmali. Pardon canim! 🙂
Click here for English......

Londra’nin sokaklarini teker teker dolasmak gecen Aralik ayinda kismet oldu..

Hava buz gibiydi ve tam 5 günüm vardi..

Alin size “Sepetificated” Londra gezi tüyolari…

Ulasimi dert etmeyin

  • Ilk is kendinize bir Oyster Card bir de metro plani alin. Bu dokunmatik kart sayesinde Londra’nin metrosu “The Tube” sizin en yakin arkadasiniz olacak. Yeterince para doldurun ki sizi yari yolda birakmasin. Taksiye filan binmeyin – Tube tüm sehri kapsiyor ve kullanimi cocuk oyuncagi.. Bazen oldukca dolu olsa da..
  • Tube’daki tipleri (özellikle merkezindeki hatlari kullananlari) iyice inceleyin. Eger trendy giyim kusam gibi bir merakiniz varsa, onlarin giydiklerini almaniz tamamiyle yeterli. Insanlar moda dergilerinden cikmis gibiler..
The Tube dünyanin en havali metrolarinin basinda yer aliyor... Büyüklügü ile ve de yolculari ile...

The Tube dünyanin en havali metrolarinin basinda yer aliyor... Büyüklügü ile ve de yolculari ile...

Londra’da alisverisin tadi bir baska

  • Laf giyim kusamdan acilmisken: Alisveris icin Oxford Street’deki pahali magazalara paraniz yetmiyorsa, atlayin Camden’a gidin.. Hem nispeten ucuz – hem de cok siradisi butikler var. Benim favorim Cyberdog. Alisveris etmeseniz bile mutlaka Cyberdog‘a girip bir bakinin – dikkat foto cektirmiyorlar! 🙂
Yasam tarziniz elektro olmasa bile gidip Cyberdog'u bir görün mutlaka..

Yasam tarziniz elektro olmasa bile gidip Cyberdog'u bir görün mutlaka..

  • Camden’a gitmisken Cuba Bar’a girip yiyin-icin.. Cok keyifli… (Adi Havana da olabilir, ama pazarin tam göbeginde – mutlaka görürsünüz.)
  • Camden’daki CD saticilarindan en yasak partilerin tüyolarini alip kiciniz yiyorsa gidip bagimlilik sinirlarinizi zorlayin! (Benim yemedi, ben etmedim, ama siz mutlaka edin!)
Camden'da sabahtan aksama dolasip gece de partileyebiliyorsunuz... :)

Camden'da sabahtan aksama dolasip gece de partileyebiliyorsunuz... 🙂

Mutlaka puba gidin

  • Londra’ya gidip da bir pub gecesi yapmamak olmaz.. Sokakta sarhosun teki üzerinize düserse, muhtemelen sizden bi sigara istiyordur.. Killik etmeyin ve verin! 🙂
  • Pub cikisi yollarda serili yatan sarhos hatunlarin üzerine basmamaya dikkat edin.. 🙂
Pub cikisi tipik Londra manzarasi... :)

Pub cikisi tipik Londra manzarasi... 🙂

Illa ki turist takilin

  • Sehrin Tower Bridge, Buckingham Palace, Picadilly Circus, Trafalgar Square, Covent Garden, Notting Hill gibi belli basli yerlerini yürüyerek gezin.. Hem bacaklariniz biraz acilmis olur. Ama o gün alisveris yapmayin – sadece gözlemleyin… Müze filan gezmek icin 5 gün yetmez.. En iyisi müze gezmeyin!
  • Notting Hill’de artist aramayin, sadece pazarcilar var! Bisey almayin – Ortaköy’den alin – kendi insaniniza yatirim yapin! 🙂
  • Her sey bir yana, kendinize güveniyorsaniz The Monument’in tepesine cikip – “Evet, vatandas ahan buraya harbiden cikmistir!” ibareli sertifikanizi alin! 🙂
The Monument'e ciktim! Sertifikam duvarda asili valla!

The Monument'e ciktim! Sertifikam duvarda asili valla!

Yeni lezzetler kesfetmekten cekinmeyin

  • Mutlaka ama mutlaka yumurtali, baconli, fasulyeli, mantarli, sosisli bir ingiliz kahvaltisi edin. Eger nefret etmezseniz, hayatiniza yeni bir anlam kazandirmis olacaksiniz… 🙂
  • Laf yemekten acilmisken, mutlaka Salt & Vinegar (tuzlu sirkeli) cipsleri deneyin… Mhhhhh… 🙂
English breakfast: Nefret etmezseniz bayilacaksiniz..

English breakfast: Nefret etmezseniz bayilacaksiniz..

Sepet’in küfelik oldugu mekana mutlaka ugrayin: Mahiki

  • En tiki kiyafetlerinizi cekip bir gece Mahiki‘ye gidin.. (Saat 22.00-22.30 gibi giderseniz girersiniz! Ve hatta 22’den evvel giris bedavaymis!)
  • Mahiki‘de Zombi icin…
  • Mahiki‘de Pina Colada icin…
  • Mahiki‘de Prens William klonlariyla kadeh tokusturup, calan harika müzik esliginde dans edin… Cok eglenceliler… 🙂
  • Mahiki‘de paraniz yeterse Mahiki Treasure Chest ismarlayin (biz barmenden otlanmayi tercih ettik!) ve zaman kavramini komple yitirin! Küfelik olmanin dayanilmaz hafifligini yasayin! 🙂
Mahiki'nin kokteylleri beni knock-out etti! Küfelik oldum!

Mahiki'nin kokteylleri beni knock-out etti! Küfelik oldum!

  • Besinci günün sonunda Londra’yi kesfetmeye 5 günün yetmedigini anladiginizda, bir sonraki Londra seyahati icin simdiden plan yapmaya baslayin!
  • Iyi eglenceler… 🙂
Click here for English......