BascatLes temps sont mauvais, attention à vos fesses sepsepet

0 Ne yapsak oluyor… :)

sepsepet to Message in a bottle @ 20:57  

Aslinda bu yazima “Ne yapsak olmuyor” diye baslayacaktim.. Ama balik bastan kokar tuzagindan kacinmak istedim..

O yüzden, sevgili okuyucularim, hipotezim tam tersine “Ne yapsak oluyor..”

Simdi bir hipotezden laf acildigina göre sira bunun ispatina geldi…

Ispat 1: N’aptik da olmadi..

Düsünüyorum, düsünüyorum, lakin bulamiyorum.. Iste birinci ispat.. Tersini ispatlayamadigima göre tersi yok demektir.. Dolayisiyla eksi kere eksi esittir arti matematiksel dogrusundan yola cikarak birinci ispatimi yapmis bulunuyorum…

Simdi gelelim ikinci ispata…

Olmamis olan seyler olabilir.. Onlari yok sayabilmek icin atilmis adimlarin toplami, var edebilmek icin atilmis adimlarin toplaminin karekökünden üc eksik midir?

Cevap: Evet! Hatta iddia ediyorum: 5 eksiktir. Iste size ikinci ispat… Iki eksik olmus olsaydi belki de sicacaktik, lakin gercek bu degil, o halde hipotezimizi bir defa daha matematik ilimi yardimiyla ispatlamis olduk..

Simdi de ücüncü ve en son ispatima geliyorum…

Olmadi da sahiden umursadik mi? Cevap: Asla ve de asla netekim…

O halde “Olmasa da oluuuur olsa da..” genel dogrusu cercevesinde bir ispatimiz daha oluyor.. Bunun bir türevi de “Olsun da nasil olursa olsun…” makyavelist, pragmatist felsefi yaklasimidir.. Etti mi size üc ispat…

Simdi uyanik okur diyebilir ki: “Üc ispat yeter mi bir hipotezi ispatlamaya?”

Iddia ediyorum.. Elbette yeter.. Alin size onun da ispati…

1. Allah’in hakki bes degildir, 2534343 de degildir.. Nitekim kactir: 3’dür…

2. Futbol maclarinda kazanan kac puan aliyor: 3 puan!

3. Baskette orta sahadan atilan basketin degeri kac sayidir: 3 sayi!

Yetmedi mi?

Daha fazlasini isteyene ne verirler: 3’ün 1’ini.. 🙂

Not: Bu yazimi sevgili ortagima ithaf ve de armagan ediyorum… “Ben olsam becerirdim!” demekle becerilmiyor.. Önce yakalayip bir hizaya sokmak gerek! Öperim üc yanagindan Mr. G. … 🙂

Not 2: Balkonda beraberce tüttürülen her Cohiba neticesinde modumun düsmesi tütünden midir, manzaradan midir, bir türlü karar veremiyorum…

Ücün birinin etimolojik aciklamasini siz sevgili okurlarima armagan ediyorum...

Ücün birinin etimolojik aciklamasini siz sevgili okurlarima armagan ediyorum...

Click here for English......

1 Hayalciyim, hayaller kurarim…

sepsepet to Message in a bottle @ 18:25  

Yine sicaktan bunaldigim bir günümdeyim..
Çalişmaya takatim olmadigina göre, bana en az yorucu gelen işi yapayim bari: hayaller kurayim… 🙂
Şimdi hayal kurmak da belli bir ön hazirlik gerektirir elbette..
Öncelikle hayallerinizi kurmaktan sizi alikoyacak her türlü frekans bozucuyu elemek, engellemek gerekir..
Bir kere mümkünse yalniz başiniza kalmaya çalişin.
Sonra hayal kurmanin olmazsa olmazi, kafanizi rahatlatacak bir müzik olsun arka planda.. Sesi fazla açarsaniz konsantrasyonunuz bozulabilir, biraz kisin sesini müzigin..
Kendinizi rahat hissedeceginiz kiyafetler giyin, püfür püfür mümkün mertebe…
Ek bir motivasyon olarak kendinize bir kokteyl hazirlayabilirsiniz veya sadece kola da olabilir, ama mümkünse buz gibi olsun..
Güneş gözlükleriniz varsa takin… Daha cool gözükürsünüz karşi komşulara.. 🙂
Şemsiyeniz filan varsa güneşe karşi mutlaka açin.. Gölgede daha rahat hayal kurulur çünkü…
Şezlong gibi bişeyiniz varsa uzanin üzerine..
Gözlerinizi kapatin şimdi…
Müzik içinize işlesin, içkiniz içinizi serinletsin…
Şöyle derin bir “Ohhh!” çekip yaradaniniza şükredin…
Hayallerinizin gerçek olduğunu farkediyor musunuz?!
Haydi kolay gelsin… 🙂

Click here for English......

Aradan iki hafta gecti gerci ama gec de olsa Istanbul Sonisphere’den (25-27 Haziran 2010/Inönü Stadyumu) aklimda kalanlari aktarmam gerektigine karar verdim..

Öncelikle bizden VIP bilet kiyagini her zamanki gibi esirgemeyen dostumuza buradan kocaman bir selam. 🙂

Cuma aksami: Evdeyiz ve bir türlü karar veremiyoruz.. Metal pek bizim tarzimiz degil ama sözkonusu olan Rammstein. Gitsek mi gitmesek mi tartismasinin neticesinde bayagi gec bir saate cikiyoruz yola.. Hic olmazsa birkac sarki dinleriz diye.. Zor bela VIP girisini buluyoruz.. Iceriye girdigimizde Rammstein konserin son sarkisini söylüyor.. “Eh, ne yapalim, kismet degilmis” deyip biralarimizi aliyoruz.. Allahtan Rammstein fazladan üc sarki daha söylüyor. Show güzel, alev toplari filan, etkileyici yani..

Ama en bomba sahne Rammstein’in solistinin sisme botla seyircilerin tepesinde eller üzerinde gezdirilme sahnesi.. Adam hazirolda botta ayakta durup kitleyi selamliyor.. Benim zevkime göre biraz fazla militarist, ama kitlenin keyfi yerinde..

Neyse cumartesi günü baska isimiz var, gidemiyoruz.. Ama pazar günümüz Inönü Stadyumu’na rezerve.. Saat 16.00 gibi gidiyor ve yerlerimize oturuyoruz..

Sahnede Megadeth var.. “Hmm, biraz fazla gürültülü..” Gürültüye tahammül adina yükleniyoruz biralara.. Gercekten de biralar etkisini gösteriyor.. Yaninda da sucuk-ekmek.. Iste Istanbul’da metal-rock olayi budur!

Sucuk-ekmek ve bira: Istanbul'da rock keyfi böyle en güzel! :)

Sucuk-ekmek ve bira: Istanbul'da rock keyfi böyle en güzel! 🙂

Neyse onlardan sonra Slayer filan cikiyor, paralel olarak da kanimdaki alkol orani yükseliyor..

Kalabalik kitlenin icinde cok komik sahneler var bu arada:

Mesela onbes-yirmi kadar tip daire olusturmuslar “Hobeeey!” nidalariyla birbirlerinin üstelerine dogru kosup Allah ne verdiyse birbirlerine omuz filan atiyorlar.. Kalabaligin icindeki baska bir dairede millet deliler gibi dairenin icinde kosturuyor..

Bir ara saha icine bir ambulans giriyor..

Derken karsi tribünlerden asagiya sarkip alt tribüne atlamaya calisanlar güvenlik tarafindan zor zaptediliyor filan.. Biz VIP’deki seckin kitlemizin icinde güvence altindayiz.. Ve bir daha karar veriyorum: Metal benim tarzim degil.. Tek bir istisnasi var: Metallica! 🙂

Sabirsizlikla Metallica’nin cikmasini bekliyorum. Tek ben degilim bekleyen, kitlede heyecan dorukta.. Stadda sürekli Meksika dalgalari dönüyor.. 🙂

<“Yasak da olsa videoyu You Tube’da yine de seyrederim!” diyenlerdenseniz buyrun linki:

http://www.youtube.com/watch?v=C2VPV76EHuU>

[youtube]http://www.youtube.com/watch?v=C2VPV76EHuU[/youtube]

Derken o büyük an geliyor.. Ve Metallica müthis bir girisle cikiyor sahneye.. Direk ayaktayim.. Kafa da iyi ya, degmeyin keyfime! 🙂

Metallica sahnede kitle ayakta! :)

Metallica sahnede kitle ayakta! 🙂

Bu arada “Sahnede Metallica oldugunu nereden bilelim?” diyorsaniz alin size bir de arkadan görüntü:

Metallica on stage in "Iss-tann-buuuul, Metallica loves youuuu!"... :)

Metallica on stage: "Metallica loves you Iss-tannn-bulll!"... 🙂

Konser tam bana göre: sürekli eski sarkilarini caliyorlar… Bir-iki tane hic duymadigim var.. Zamanin nasil gectigini anlamadan konser bitiyor..

Alin size bir de Seek & Destroy videosu <Link: http://www.youtube.com/watch?v=WvMxhk-hB6M>:

[youtube]http://www.youtube.com/watch?v=WvMxhk-hB6M[/youtube]

Yillar gecse de sloganimiz hep ayni velhasil: Metallica oley-olleeyyy-ollleyyyy…. 🙂

Click here for English......

0 Havalimaninda sigara nezarethanesi… :)

sepsepet to Travelcattttt @ 06:00  

Atatürk Havalimani yolcularina sigara terasi yapmis.. Bana nedense ABD filmlerinde gördügüm süper güvenlikli cezaevlerini hatirlatti. Strese girdim ayol. 🙂 Yak bi sigaraaa…

Click here for English......

0 Resmimi valpeypır yapın.. :)

sepsepet to Message in a bottle @ 17:29  

Kendimi nihayet yıllar sonra halkıma göstermeye karar verdim… Tüm sevenlerime armağanım ossunn… Öperimmm… 🙂

Click here for English......

Milli Egitim Bakanligi bence aceleci davraniyor…

Uzaya gidip koloni kuracagimiza onlari memleketimize cekmenin yollarini bulmaliyiz..

Uzayli turistlerin cogu, tanitim eksikliginden olsa gerek, hep kutuplarda takiliyor..

Oysa cennet memleketimin nice bölgeleri uzayli turizmiyle kalkinmayi bekliyor..

Bu konuda memleketimizi ziyaret etmis olan bir uzayli turistle de konustuk:

Uzayli: "Türkleri cok seviyoruz, Türkler cok misafirperverler ve yemekleriniz de harika!"

Uzayli: "Türkleri cok seviyoruz, Türkler cok misafirperverler ve yemekleriniz de harika!"

Click here for English......
Natural born killers.. Fuck you!

Natural born killers.. Fuck yourselves with your guns!

Click here for English......

0 iPad’i sizin icin test ettik…

sepsepet to Sepet @ 17:24  

… ve de tatmin olmadik netekim!
Sesleniyoruz: “Sayin Jobs, hani bunun webcam ve usb girişi. Olmamiş. Olmamişşş…” 🙂

Click here for English......

Biz bugünden dünyaya duyurarak sevgili Bascat fanlarına habercilik kıyağı çekiyoruzzzzzzz! 🙂

Click here for English......

Cuma sabahindan iki kafadar yola cikiyoruz, istikamet eski Cekoslovakya, yeni Cek Cumhuriyeti… Orada da Prag… Ücüncü dostum aksama ucakla geliyor Istanbul’dan. Bizim kafamizdaki plan belli: Prag’a gidip rezerve ettigimiz süper golden VIP Sensation White biletlerimizi alacagiz O2 Arena’dan, oradan 5 yildizli otelimize gecip esyalarimizi atacagiz, sonra da hooop sehir turu ve Cek birasi degüstasyon etkinligi.. Aksama da ücüncü vatandasla bulusma…

Lakin evdeki hesap klasik bir sekilde carsiya pazara uymuyor.. Prag’a ulastiktan sonra inanilmaz bir trafige yakalaniyoruz.. O2 Arenaya olan yolumuz belki 8-10 Km. Ancak oraya varmamiz 2 saat sürüyor.. Hava da sicak mi sicak.. Gerci klima calisiyor tamam ama, yine de sinir bozucu bir durum… Trafik Mecidiyeköy trafigine 5 basar…

Nihayet ulasiyoruz stadyuma.. Arabadan inip bileti almaya gidiyorum. Rezervasyonda 175 Euro olan bilete 200 Euro istiyorlar.. Tabii göz göre göre kaziklanmak agirima gidiyor, basliyorum aynen kavgaya… Kavganin neticesinde kredi kartimdan aynen üc bilet icin 600 Euro’yu cekiyorlar, ben de gisedekilere olayi yorumluyorum: “Fuck youuuu!!!”

Neyse zor bela otele variyoruz, lakin otelin otoparki yok sanki… Derken vale geliyor, bana bi bilet veriyor.. Otoparka götürmek icin Sepetmobil’imin anahtarini istiyor. Gecelik otopark kirasi neredeyse yarim oda parasi: 40 Euro. “Yuhhh!!” Neyse yapacak bisey yok, sadece odama girmek var aklimda.. Allahtan odalar iyi.. Derken ücüncü vatandas telefon ediyor ve otelin adresini alip geliyor..

Gidip asagidan iyi bir restorana rezervasyon yaptiriyoruz… Sonra da nehir boyunca yürüyüp meshur Charles Köprüsünü teftis ediyoruz… Sanki hersey yolunda gibi.. Derken para bozdurmak geliyor aklima.. Giriyoruz bir döviz bürosuna.. Panoda alis fiyati 1 Euro = 24 Kron yaziyor.. 100 Euro bozduruyoruz.. Adam bize 1700 Kron veriyor.. “Nasil yani?!” Meger bir bozdurma alt siniri varmis.. 1000 Euro’dan itibaren panodaki kur gecerliymis.. Ben tabii direk kavgaya basliyorum.. Döviz bürosundaki herif paralari geri almadigi gibi, arkadaki bir odaya kaciyor.. Egilip olayi yorumluyorum: “Assholeeeee!!!” (Neyse ki tüm Prag’lilar gayet iyi Ingilizce biliyorlar, böylece ettiginiz Ingilizce küfürler de aynen anlasiliyor.. hehe.. :))

Iste meshur Carles Köprüsü.. Arkada da gayler yürüyüs yapiyorlar.. :)

Iste meshur Charles Köprüsü.. Arkada da gayler yürüyüs yapiyorlar.. 🙂

Dostlarim beni sakinlestirip dövizciden yaka paca disariya cikariyorlar… Sirada yemek var.. Sinirim tepemde ve yine kaziklanmayi bekliyorum..

Gidecegimiz restoranin adi “V Zatisi”. Avrupanin top 50 restoranlarindan birisi.. Bekledigimin aksine, inanilmaz harika bir yemek yiyoruz, yanina da güzel bir yerel Riesling (Cekcesi: Rizling) iciyoruz.. Cok memnunuz hayatimizdan… Servis de mükemmel.. Sonra hesap geliyor: adam basi 50 Euro.. Bence cok ucuz.. Demek ki her yerde kaziklanmiyormus bu Prag’da insan..

Yemege öyle bir yumulduk ki, resmini cekmek aklimiza geldiginde tabaklar bu haldeydi... :)

Yemege öyle bir yumulduk ki, resmini cekmek aklimiza geldiginde tabaklar bu haldeydi... 🙂

Neyse restorandan cikip Tyn Church ile meshur astronomik saat kulesinin oldugu ana meydana gidiyoruz. Elemanlardan biri saat basi oldu diye astronomik kulenin dönen kuklalarinin resimlerini cekmeye gidiyor.. Lakin gece 12 ve kukla mukla cikmiyor.. Bizimki kös kös geri geliyor..

Biz de iki arkadas oturuyoruz bira bahcesine birer Budweiser söylüyoruz.. Garson bir garip, neredeyse bizi dövecek.. Iki dakkada bira ismarlamamiz gerektigini, yoruldugunu eve gidecegini filan söylüyor.. Benim tabii yine sinirlerim bozuluyor.. Bu heriflerde öküzlük durumunun genetik oldugu sonucuna variyorum..

Bu arada sokaklarda sarhos bir kalabalik var ama kalite oldukca low level… Ücümüz de sehri begenmedigimize karar verip biralarimizi icip otele dönüyoruz.. Otelin barina oturuyoruz.. Ve en dogru karari verdigimiz ortaya cikiyor.. Barmen süper sempatik, ickiler ucuz.. Orada da iki saat takiliyoruz sonra odalarimiza cikiyoruz…

Ertesi sabah yine otelden iyi bir kahvalti mekani soruyoruz.. Mekanin adini not etmeyi unuttum ama mükemmel bir yer.. Servis de yemekler de iyi.. Adam basi 10 Euro’ya harika kahvalti ediyoruz..

Gün boyu alisveris yapiyoruz. Bir dükkana giriyorum, klasik yine t-shirt alacagim.. Bir bakiyorum gecen hafta sonu Amsterdam’dan aldigim CSI t-shirtü orada asili, yalniz üzerinde CSI Prague yaziyor. “Nasil yani?!” Satici gülüyor ve Amsterdam’dan kaca aldigimi soruyor. Sonra da olaya aciklik getiriyor: “Prag’da weed tüketimi ve satisi yasal!”

Gercekten de Absinthe almak icin bir dükkana girince bir de bakiyorum, posetlerle weed satiyorlar.. Fikrimi sorarsaniz yine de Amsterdam dünyanin hanf baskenti olmaya devam edecek derim. Sebebi de insanlari.. Hollanda’lilar cok gülec ve sempatik insanlar ve dürüstler.. Bu Prag’lilar bu öküzlükleriyle baris ve huzur arayan hanf bagimlilarini mümkünü yok tatmin edemezler bence… Istedikleri kadar herseyi serbest biraksinlar farketmez.. Olay misafirperverlikte bitiyor cünkü, kanunlar yetmiyor turist cekmeye..

Neyse aksam oluyor otele dönüyoruz.. Istanbul’dan gelen dostum bembeyaz giyiniyor.. Sensation White’da beyaz dress code var cünkü… Öbür dostum gece dokuzda odamiza daliyor ve “Sictik, beyaz t-shirt yetmiyomus, kotla partiye sokmuyorlarmis!” diye bagiriyor.. Hastiiiirr! Gecenin dokuzunda hem bana hem de ona beyaz bir pantolonu nereden buluruz?!

Panik icinde lobiye kosup bize bir taksi ayarlamalarini söylüyoruz.. Otelin önüne cikip taksiye bakinirken bize bir limuzinin kapisini aciyorlar: otelin özel taksisiymis.. Ohhh ne ala.. 🙂 Gidebilecegimiz tek bir yer var: Palladium diye bir AVM. Ikimiz arabadan inip daliyoruz Palladium’a, gercekten de acik dükkanlar.. Ohh, beyaz pantolonlari alip cikiyoruz.. Limuzinimize binip nihayet Sensation White’a ulasiyoruz… Elimizdeki posetleri de odamiza yollanmak üzere söföre teslim edip, iniyoruz arabadan.. Basardik!

Özel girisinden iceriye giriyoruz.. Icerde hersey bembeyaz… Bizim localar en üstte.. Stresten olacak, karnimiz ac ama acik büfe yemekler, saraplar bizi bekliyor.. Rahatliyoruz.. 🙂

Partinin ilerleyen saatlerinde bunlarin yarisi yerlerde sürünüyor olacak.. :)

Partinin ilerleyen saatlerinde bunlarin yarisi yerlerde sürünüyor olacak.. 🙂

Yemeklerimizi alip balkonda masamiza geciyoruz.. Sigara serbest, müzik süper, icki free… Direk havaya giriyoruz.. Son dönem meshur DJ’lerin hepsi teker cikiyor.. Asagida onbinlerce insan dans ediyor, biz de yukaridan bu muhtesem manzaraya bakakaliyoruz.. Inanilmaz bir his.. Sanki Matrix 2’deki Zion’daki toplu kutlama sahnesi yasaniyor.. Enerji o düzeyde…

Ortada dönen bir DJ sahnesi var.. Sirasiyla Erick E., Mr. White, Jerome Isma-Ae, Martin Solveig, Michael Burian cikiyor..

You Tube maalesef Türkiye’de calismadigi icin alin size birkac Sensation White resmi:

Her yer sisme konstrüksüyonlarla donatilmis.. Görüntü süper tabii..

Her yer sisme konstrüksüyonlarla donatilmis.. Görüntü süper tabii..

Ortadaki sahne döndügü icin DJ her yöne hitab edebiliyor..

Ortadaki sahne döndügü icin DJ her yöne hitab edebiliyor..

You tube erisimi olanlar icin de alin size tadimlik video (Jerome Isma-Ae):

(http://www.youtube.com/watch?v=RpIQobj0hLc)

[youtube]http://www.youtube.com/watch?v=RpIQobj0hLc[/youtube]

Ve de son olarak da Martin Solveig videosu:

(http://www.youtube.com/watch?v=5dN3MLf9qhw)

[youtube]http://www.youtube.com/watch?v=5dN3MLf9qhw[/youtube]

Gecenin dördünde 6 saatlik müzik ve görüntü keyfine son veriyor ve otele dönüyoruz..

Ertesi öglen otelden cikiyor ve bir dahaki maceramizda bulusmak üzere birbirimizle (bir daha asla Cek Cumhuriyeti’ne bulasmama sözleri vererek) vedalasiyoruz.

“Istanbul cok bayiyor, biz hep yurtdisinda takilaliiiim…”

(Istanbul’dan gelen dostumdan bir anektod.. Cok yasa sen, e mi.. :))

Click here for English......