Blogumda daha evvel de degindigim gibi Almanlarin basarili olduklari birkac konudan belki de en birincisidir bira üretimi.
(Digerlerini sayacak olursak: Alman ekmegi, Alman otomobilleri ve bir de 70’li yillarda Yesilcam’a da ilham kaynagi olmus olan Alman pornolari gelir hemen akla…)
Bu bira kültürünün kalesi Bavyera, kalenin de en hakim burcu Münih’dir desek abartmis olmayiz.
Münih’de birayla beraber anilan dillere destan bir Oktoberfest yapilir her sene. Bu festin adi her ne kadar Ekim ayiyla anilsa da (Oktober = Ekim), baslangici Eylül’dedir ve yaklasik bir ay sürüp Ekim ayinda arkasinda bir sürü alkol zehirlenmesi vakasi, morarmis göz ve babasi belirsiz hamile kadin birakip biter.
Oktoberfest o denli kült bir olaydir ki, dünyanin her yerinden milyonlarca insan bu evente zil zurna sarhos olmak icin gelir. Otel fiyatlari üce katlar.
Aslinda Oktoberfest Münih’in tam göbegindeki genis bos alanlarda yapilir. Festin Almanca ismi de “Wiesn” yani cayirlar kelimesinin Bavyera Almanca’si ile okunan halidir.
Cuma günü ögrendim ki, Cumartesi meshur Oktoberfest aciliyormus Münih’de.
Alman bira kültürünün asigi bir sepet olarak, “Bu nadide etkinlige dahil olmamak olmaz!” deyip, solugu Münih’de almayi uygun gördüm.
Bizi gezdirecek Münih’li arkadasi beklerken, sehir merkezine gidelim dedik arkadaslarla. Atladik metroya gittik Marienplatz’a. Yani Münih’in Taksim meydanina.
Ilk dikkat ceken sey, üc kisiden birinin yöresel Bavyera kiyafetlerine bürünmüs olmasi. Erkekler güderi benzeri, önden dügmeli diz üstü veya diz alti shortlarla (=Lederhose), kadinlar ise memelerini toparlayip kaldirmaya odakli genis dekolteli köylü elbiseleri (=Dirndl) ile dolaniyorlar.
Yani kadinlarin kiyafetleri tamam da, erkeklerin popolarini kabak gibi ortaya cikaran deri shortlari görüp de “Lan bu Bavyeralilar gizli gaylermis!” dememek mümkün degil! 🙂
Saygi duydum netekim, demek ki yilda bi kez böyle out oluyorlarmis… 🙂
Simdi giden gitmeyenlere anlatsin adabina uygun olarak kisa bir özet gecmek gerekirse, Oktoberfest’ten aklimda kalanlari su sekilde siralamam gerekir:
– Bir kere sokaklarinda dolasmak bir süre sonra adami bayiyor, ortalik alkol duvarini asmis insanlarla kaynadigi icin kendinizi rahat hissetmiyorsunuz, hele de alkollü degilseniz. Ayrica ortalik kusmuk göletleri ve at pislikleri ile dolu oldugundan, bunlara basmamak icin yere bakmaktan cevrenize bakmaya firsatiniz kalmiyor.
– Haa eger, “Umurumda degil, bassam da olur!” diyenlerdenseniz, dev lunaparkin sizi etkilememesi mümkün degil tabii ki.
– “Ben de alkol aliim sunlarla beraber hissediiim..” derseniz mutlaka cadirlara girmek zorundasiniz. Alternatif olarak cadirlara ait acik bölümlere de oturabilirsiniz.
– Ancaaaak cadirlara girmek cogu zaman mümkün degil, cünkü asiri derecede dolular. Girseniz de yer bulup oturmanin mümkünati yok. Binlerce insan kucak kucaga oturmaktalar cünkü.
– Zaten ayik kafa girince “Ben burda kalmiiim…” diyorsunuz. Icerisi sicak, rutubetli ve bogucu. Birilerinin üzerinize düsme, iseme, kusma ihtimali de sizi tedirgin ediyor ister istemez.
– Disarida ise elbette ortam daha havadar, lakin yer bulma sorunu aynen devam ediyor.
– Bira icme sansini az yakaladiginizdan olsa gerek, biralari litrelik bardaklarla getiriyorlar. Iki bardak icince iyice kafayi buluyorsunuz. Hatta cadirda calan canli müzik size hos ve sempatik gelmeye baslayabiliyor. En gec dördüncü bardaktan sonra zaten ne müzik, ne baska bisey size koymuyor. Sadece mesane bosaltma istegi duyuyorsunuz.. 🙂
Bu arada haftasi dolmadan El Kaide Oktoberfest’i bombalama tehdidinde bulundugu icin artik cevre sokaklara park etmek, hatta detayli arama olmadan arabayla yan sokaklara giris yapmak yasaklandi. Bilginize….
Öte yandan Münih’de acaip güzel bir metro var, bisiklet var, var oglu var… Zaten arabayla gezmek (hele de kafaniz iyi iken!) gereksiz ve sacma. 🙂
Ilgililere ve ilgisizlere duyurulur… 🙂